11 Ağustos 2017 Cuma

Sakız Adası-Chios


İstanbul'dan çok uzak olmasın, dilersem kendi arabamla da gidebileyim, feribot yolculuğu kısa sürsün diyorsanız, organize, kalabalık plajlardan ziyade bakir koyları seviyor, deniz sonrası duş almayıp tuzlu kalmayı dert etmiyor, hatta o tuzu hissettikçe tatilde olduğunuzu daha bir anlıyorsanız size Sakız Adası'nı şiddetle öneririm.

Sakız Adası Çeşme'ye sadece 30 dakika uzaklıkta bir Yunan adası. Esas ismi Chios. Çeşme'den Ertürk Lines ve Sunrise Tours şirketlerinin feribotları ile gitmek mümkün. Her ikisine de kendi aracınızla binebilirsiniz. Tabi aracınızın seyahat süresini kapsayan bir yeşil sigortası varsa.  Biz Sunrise Tours ile gittik. Bu,Yunan şirketi. Ertürk'ün feribotuna göre epey küçük. Hatta sadece 2 araçlık kapasitesi var.  Ama bir daha gittiğimizde Ertürk'ü tercih edeceğimiz kesin. Çünkü Sunrise'ın feribotuna binmek neyse de inmek oldukça zor ve tedirgin ediciydi açıkçası. Ertürk daha güven verdi bize.

Şu an baktığımda yetişkin gidiş-dönüş fiyatı 30 euro, 7-12 yaş 16 euro, 0-6 yaş ise 2 euro.. Araba ise 80 euro. Biz önce araba kiralamayı düşündük aslında. Düz vites araçlar daha ucuzdur ama otomatik araç kirası arabayla geçme maliyetimizden daha pahalıya geldiği için kendi arabamızla geçmeyi tercih ettik.

Adayı layıkıyla gezebilmek için bence araç şart. Ona göre bir plan yapmanızı öneririm.

Biz adada hem merkeze yakın olması hem de görmeyi planladığımız her yere hemen hemen eşit mesafede olması sebebiyle Kambos bölgesinde kalmayı tercih ettik. Kambos, genelde birbirine çok benzer, taş evlerin olduğu bir yer. Etrafta birçok mandalina ağacı var. Otelimizin ismi "Manganos Apartments" dı. Mandalina bahçelerine bakan bir balkonu , cibinlikli yatakları olan, mutfağı olmayan ama buzdolabı mevcut olan bir odamız vardı. Çok tatlı, yaşlı bir çift sahipleri. İngilizce neredeyse hiç bilmiyorlar. Ama bilen bir kızları var. Bir şeye ihtiyacınız olduğunda hemen onu arıyorlar ve onun aracılığıyla anlaşıyorsunuz. Yaşlı amca her akşamüstü denizden geldiğimizde "Yasu!" diye selamlardı bizi.





Kambos, şehir merkezine sadece 6 km mesafede. Her yer mandalina, portakal bahçeleri ile dolu bu bölgede. Evlerin hemen hepsi taştan yapılmış. Bahçeleri koruyan yüksek duvarlar göreceksiniz. Dolayısıyla dıştan baktığınızda içerideki taş evi, avluyu görmeniz çok mümkün değil.  Hemen uyarmalıyım bu bölge aynı zamanda yer yer çok dar sokaklara da sahip. Arabanız büyükse girdiğiniz sokaklara dikkat.. :) Biz birkaç kez Google Maps'in azizliğine uğrayıp kendimizi daracık bir köşeden dönmeye çalışırken bulduk, sizi de uyarmak isteriz.

Adadaki en sıradan plaj Karfas Plajı. Her yerde bulabileceğiniz, hiçbir özelliği olmayan bir plajdı bize göre. Konfor istiyorum, şezlongum-şemsiyem olsun, içeceklerimi alabileceğim, yemek yiyebileceğim bir cafe vs olsun, plaj ince kum olsun, çakıl olmasın diyenler, risk sevmeyenler için doğru adres olabilir. Bizim için değildi.. Adaya gelen Türklerin en sevdiği 2 plajdan biriymiş burası. İkisi de bizim Sakız Adası'ndaki son tercihlerimizdi açıkçası. Evet kum olması güzel tabi ki ama adada o kadar güzel koylar var ki bu plajlar hiç cazip gelmedi bize.. :)  Karfas plajına da bir ilk gün çok uzağa gitmeyelim, yorulmayalım düşüncesiyle, en yakındaki plaj olmasından ötürü, bir de son gün feribot öncesi üstümüzü değiştirebileceğimiz, duş alabileceğimiz yerleri olmasından ötürü gittik.
Karfas'a geldiğinizde herhangi bir cafenin önündeki şezlonglara oturabilir, bir şeyler içtiğiniz sürece  imkanlarından faydalanabilirsiniz.



Adanın en güzel plajlarından biri Mavra Volia. Emporios köyünün içinden geçerek ulaşabileceğiniz, çok farklı ve güzel bir koy burası. Volkanik patlamalar sebebiyle siyah çakıl taşlarıyla kaplı, organize olmayan bir plaj. Biz de kendi şemsiyemiz ve sandalyelerimizle keyfini çıkarttık buranın. Ama şemsiyeniz yoksa da plajın arka tarafındaki ağaçların gölgesinden faydalanabilirsiniz. Haftasonları aşırı kalabalık olduğunu belirtmeliyim. Özellikle Çeşme'den günübirlik gelenlerin de çok olmasıyla park yeri vs bulmak işkence olabiliyor. İçecekler ve sandviç gibi basit yiyeceklerin olduğu bir kamyonet kafe de mevcut ihtiyaçlarınız için. Yemek yemek isterseniz de 5 dak yürüme mesafesinde, Emporios köyünde 2 adet taverna mevcut.

Mavra Volia plajının denizi birden derinleşen yapıda. Derin, siyaha yakın koyu mavi denizi ve kıyıya vuran dalgaların taşlara değdiğinde çıkarttığı şıkır şıkır sesle, verdiği huzurla favori plajlarımız arasına girdi bile..

Mavra Volia plajına kadar gelmişken, buraya oldukça yakın olan, Sakız Adası'nın en farklı köyü Pirgi'yi ziyaret edebilirsiniz.





Adada suyunun rengi, berraklığı sebebiyle en çok beğenilen plajlardan biri de Agia Dynami. Adını hemen girişindeki kiliseden almış. Bu plaja yakın Mesta ve Olimpi köyleri de kesinlikle görülmesi gereken köylerden.
Biz Agia Dynami'ye ilk gittiğimizde aşırı rüzgarlı ve yağmurlu bir gündü. Sadece bakmakla yetinmiştik. 2.gidişimizde keyfini bolca çıkarttık. Burası da organize olmayan plajlar kategorisinde. Şemsiyeniz yoksa bile gölgesinden faydalanabileceğiniz ağaçlar mevcut. Plaj ince, beyaz kum, deniz masmavi, cam gibi.. Daha ne olsun.. :) Sabahtan gelip öğlen acıkana kadar burada vakit geçirip acıkınca da yakınlardaki köylerden birine gidip yemek yemek ve sonrasında başka bir plaja geçmek mümkün. Ya da daha uzun kalmak isterseniz de yol üstündeki marketlerden içecekler, meyve, sandviç vs alıp günü geçirebilirsiniz.








Veeee adadaki, hatta şimdiye kadar gördüğümüz tüm Yunan adalarındaki favorimiz diyebileceğim  plaja geldi sıra: Vroulidia.. Sakız Adası'nın en güney noktası. Mavra Volia'ya gidiyor gibi yola çıkıp bir yerden sonra yol ayrılıyor. Adada her yerde sakız ağaçları görmek mümkün ama bence bu plaja giden yoldakiler en güzelleri. Yol çok keyifli.. Sağlı sollu sakız ağaçları ile dolu, ince, düz bir yoldan gidiyorsunuz. Yol kenarına çekip, ağaçtan damlayan sakızlardan yemek muhteşem bir deneyim bence. Sonrasında tüm gün ağzınızda o sakız tadı kalıyor. Yediğiniz herşey adeta sakızlı gibi.. :)

Vroulidia'nın yolu güzel dedim ama en sonuna geldiğinizde inmesi keyifli olsa da çıkarken sadece 2 dak süren dimdik, asfalt bir yokuşu var.

Arabayı park edip indiğinizde sizi şu manzara karşılıyor.




 Manzarayı görüyor ve hemen önünüzdeki merdivenden inmek için sabırsızlanıyorsunuz. Epey bir basamağı olan bu merdivenden inmeye kesinlikle değiyor. Plajda herhangi bir tesis olmadığı için ihtiyacınız olan eşyaları yanınıza baştan almanızı öneririz. Zira unuttuğunuz bir şey olursa o merdivenleri tekrar çıkıp inmeniz gerekecek.. :)

Deniz biraz serince ama buz gibi değil. Sahil ince taşlı, kuma yakın diyebilirim. Tek sorunu bolca kara sinek var ve ısırıyorlar.. Onun dışında sessiz, sakin, genelde yerel halkın geldiği, muhteşem güzellikte bir koy bence. Yukarıdaki resimde görebileceğiniz ağaçların dibine şezlong veya havlunuzu koyup güneşten de korunmanız mümkün.. İnsan daha ne ister.. :)







Sakız'a gitmeden önce gördüğümüz fotoğraflarda çok hoşumuza giden ama bizzat gördüğümüzde aynı etkiyi yaratmayan Lithi var sırada.. İlk gidişimiz Agia Dynami'ye gidişimizle aynı güne denk geldiği için aşırı rüzgarlı ve dalgalı bir gündeydi ama 2. şansı verdiğimizde de çok memnun etmedi açıkçası bizi. Kötü mü? Hayır kesinlikle değil. Ama bizim için ilk sıralarda da olamadı.
Aşağıdaki fotoğraf ilk gidişten. Rüzgar sebebiyle çok üşümüştük.. 

Veee bir başka güzel plaja geldi sıra. Adada bayıldığımız diğer plajların aksine Glaroi organize bir plaj.
Adanın meşhur olmuş yerleri ile ters bir noktada. Merkeze yakın. Yol kenarında arabanızı park edip patika yoldan aşağı iniyorsunuz. Sabah erken saatlerde gittiğinizde daha tenha ve o sakinliğine uygun, daha yumuşak müzikler çalıyorlar. Öğleden sonra ise birden kalabalıklaşıyor, ada gençleri akın ediyor, müzikler biraz daha parti modu oluyor. Ama hala keyifli.. Yemek isterseniz tost, salata, meyve salatası gibi basit yiyecekler mevcut. Aç kalmıyorsunuz.. :)





Adanın Türkler tarafından en sevilen 2 plajından diğeri Komi Plajı. Epey büyük ve organize bir kumsal. Şezlong, şemsiye, kafe, duş, kabin... ne isterseniz var. Suyu sıcak, çabuk derinleşmiyor. Çocuklu aileler için gayet uygun. Dolayısıyla adanın en kalabalık plajlarından biri. Bütün günü geçirebileceğiniz bir plaj. Cumartesileri bazı işletmelerde plaj partilerine rastlamak mümkün. Bizce sıradan bir plaj. Biz ilk gittiğimizde Nostalgia isimli mekanın imkanlarından faydalandık. 2. seferde ise Karavela'ya gittik. Aşağıdaki fotoğraf Karavela'dan. Karavela'nın olduğu taraf daha hareketli bir bölge. 



Ve son olarak ortalama bulduğumuz, Karfas ve Komi'den daha çok sevdiğimiz, ama ne yazık ki hiç fotoğraf çekmediğimiz Agia Fotia plajı'ndan da bahsetmeden geçmeyeyim. Denizi çok soğuk, temiz, çakıl taşlı ve girer girmez derinleşen bir plaj. Sahildeki tavernalarda yemeğinizi yiyebilir, içecek karşılığında şezlong ve şemsiyelerinden faydalanabilirsiniz. Ayrıca kalacak yer açısından da Agia Fotia'yı düşünebilirsiniz.  

Sakız Adası'nda yemek..

Adada kaldığımız 1 hafta boyunca birçok restoran, kafe, taverna ve bar denedik. Genelde deniz ürünleri ve meze yesek de klasik Yunan yemeklerinden gyros, souvlaki, musakka yiyerek geçiştirdiğimiz yerler de oldu. 

Adanın merkezinde sahil yolu boyunca bir çok taverna tarzında restoran görebilirsiniz. Hepsi gayet güzel. Bizim tercihimiz "To Tsikoudo" oldu. Yemekleri beklentilerimizi karşıladı. Gayet lezzetliydi. Ortam keyifli. Sahilde olduğu için epey hareketli. Çocuklar için köfte-patates tabağı vs de menüde mevcut. Yemek sonrasında hesabı istediğinizde ortaya bir ufak şişe Sakız Likörü(Adada üretilen Omhpiko) ikram etmeleriyle de kalbimizi fethettiler diyebilirim.. :)








Adada bir çok köy mevcut. Bu köylerden de birazdan bahsedeceğim ama şu anda konumuz yemek. :) Adadaki en meşhur köylerden biri olan Pyrgi köyü meydanında ufak bir kafe mevcut. Bu kafede yediğimiz souvlaki ve gyros dürümler fena değildi. Gyros Yunanlıların dönere verdiği isim. Souvlaki ise tavuk veya et şiş demek. Kafenin adını hatırlamıyorum açıkçası ama bir kilisenin de olduğu meydanda bir köşede yer alıyordu.

Yine adanın bir başka köyü olan Mesta'da çok sevdiğimiz, yemeklerine bayıldığımız O Meseonas isimli restoranı da tavsiye ederim. İster içeride görebileceğiniz tencere yemeklerinden seçebilir, isterseniz de menüden meze, kalamar, ahtapot veya şahane güzel, tadı hala damağımda olan kabak mücverin tadına bakabilirsiniz. Yanına da taze kekik serpiştirilmiş Yunan Salatası... :) Burada yediğimiz her şey çok güzeldi. O Meseonas'ın tek tatsız yanı çok fazla arı olmasıydı. Masaya kahve yakıp getiriyorlar ama yine de pek fayda ettiğini söyleyemeyeceğim.





Denize girmek için seçtiğiniz plaj Lithi Plajı ise öğle yemeği için siz de bizim gibi "The Wave" yani dalga anlamına gelen "To Kyma" isimli mekanı tercih edebilirsiniz. Buranın gümüş balığı kızartması meşhur. Tepeleme bir tabak ufak gümüş balığı kızartması, yanına bir klasik olarak kabak kızartması ve tabi ki adada üretilen Kazanisto marka uzo.. Muhteşem üçlü.. :)



Merkezden kuzeye doğru giderken deniz kenarında 3 tane değirmen göreceksiniz. İşte bu değirmenlerin hemen yanında salaş, sakin bir taverna mevcut. İsmi "οι μυλοι" yani "The Mills". Porsiyonlar acaip büyüktü biz gittiğimizde. O yüzden çok fazla çeşit sipariş etmeden önce birkaç tanesinin masaya gelmesini bekleyin bence. Aksi halde hepsini yiyemeyebilirsiniz. Biz menüde fiyatları ilk gördüğümüzde adada daha önce gittiğimiz restoranlara göre pahalı bulmuştuk ama porsiyonları görünce anladık.. :)




Mesta ile komşu olan Olympi köyüne yolunuz düşerse- ki Sakız Adası'na gelip de köyleri görmemek olmayacağına göre mutlaka düşecektir- köyün en bilindik restoranı olan Amethistos'a da uğramadan dönmeyin bence. Biz Vroulidia veya Agia Dynami plajlarına gittiğimizde sabahları marketten atıştırmalık bir şeyler, meyve, içecek vs alıp öğlen geçiştirip öğleden sonra daha geç bir saatte bu köylere gidip yemek yiyorduk. Böylece hem köyleri gezmiş hem de yerel restoranlardaki lezzetlerin tadına varmış oluyorduk.  Amethistos'ta bu şekilde deneyimlediğimiz yerlerden biriydi. Yemekleri güzeldi ama garsonları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim açıkçası. Biraz suratsızlardı. Ama ortaya gelen ikramlar, yemekler lezzetliydi. Sakızlı köfte değişik ve güzel bir tattı bence. 


Merkezde bulunan Kubrick isimli bar akşam yemeği sonrasında keyifli vakit geçirebileceğiniz, güzel müzikler dinleyebileceğiniz bir bar. Oldukça hareketli bir sokak arasında.


Daha önce Mavra Volia plajından bahsederken 5 dakika yürüme mesafesindeki Emporios köyünden ve buradaki 2 tavernadan da bahsetmiştim. İşte o 2 tavernadan biri "Emporeios Taverna". Çok iz bıraktığını söyleyemeyeceğim ama Mavra Volia'ya gittiğinizde yemek için değerlendirilebilecek klasik bir Yunan tavernası. Hafta sonları inanılmaz kalabalık. Çeşme'den gelen tur otobüsleri bu köyde öğle yemeği yediriyor sanırım. Bir sürü otobüs vardı hafta sonu buradan geçtiğimizde.




 Sakız Adası'nda en sevdiğim, zaman zaman anıp şimdi orada olsaydık dediğim bir restoran Katarraktis köyündeki Meltemaki. Ufacık bir köy, deniz kenarında masalar, bir aile işletmesi.. yemekler çok lezzetli. Hele içi kurutulmuş domatesli ve keçi peynirli kalamar ızgara. Mmmm, yeme de yanında yat cinsinden.. :)





Merkezde güzel müzikler eşliğinde kokteyl içmek için uğrayabileceğiniz bir bar Oz. Bir pasaj içinde. Kokteylleri başarılı. Menüsü Monopoly oyunu şeklinde. Bence muhakkak gidilmeli.



 
Yine merkezde daha basit geçiştirebileceğiniz, alışveriş sokağının başındaki Asteri, gyros dürüm veya souvlaki dürüm yiyebileceğiniz ufak bir mekan. Çok mu lezzetli? Hayır değil ama ucuz ve geçiştirmek için ideal.

En güzel gyros ve souvlaki nerede peki diye sorarsanız bence adres sahil yolundaki Aella olmalı. Pita ekmeğinin içine yoğurt sürdürüp döner veya tavuk şiş yiyebilirsiniz.

Sakız Adası'nın merkezinden kuzeye giderken yine 3 değirmenin önünden geçip yola devam ettiğinizde "Mouria" isimli restoranı görebilirsiniz. Yazlık gazino havasında, salaş bir yer burası da. Akşam yemeği için alternatif olabilir.


Adada akşam yemeği için popüler yerlerden biri de Lagada isimli köy. Adanın kuzeyine doğru gitmelisiniz burası için. Deniz kenarında birçok taverna görebilirsiniz. Benim gitmeden önce okuduklarımda en favori adres Nostos tu ancak biz orada yer bulamayınca hemen karşısındaki başka bir mekanda yedik. Pek de memnun kalmadık. Bence yer bulabilirseniz siz Nostos'u deneyin ;)





Merkezde denize karşı oturayım, bir şeyler içeyim derseniz sahil yolunda bir sürü kafe mevcut. Bu kafelerde aynı zamanda hamburger, patates kızartması vs gibi yemekler de var gördüğüm kadarıyla.

Sakız Adası'nda gezilecek yerler...

Adada birçok küçük köy var. Hepsinin ayrı özellikleri mevcut. 
İlk bahsetmek istediğim yer Pyrgi. Burası evleri sebebiyle "Boyalı Köy" olarak da bilinen bir ortaçağ köyü. Adanın en büyük köylerinden biri. Eskiden adanın sakız üretimi, konumu açısından merkez konumundaymış. Dar sokaklarıyla, siyah beyaz geometrik desenlerle süslenmiş evleriyle kesinlikle görülmeye değer bir yer. Köy meydanında "Pirgos" adı verilen büyük bir gözetleme kulesi var ve köy adını bu kuleden almış.









Merkezden Pyrgi'ye giderken gezmek için olmasa da seramik tabak çanak almak için Armolia köyüne uğrayabilirsiniz.

Yine bir ortaçağ köyü olan Mesta var sırada. Mesta, ortaçağ köylerinin en eskisi. İyi korunmuş taş evleri, daracık, labirent gibi sokakları ile adeta açık hava müzesi.












Mesta ile yakın olan Olimpi köyü de eğer zamanınız varsa görün diyeceğim yerlerden. Mesta'ya çok benzediği için zamanınız varsa dedim. Aksi halde bence önceliğiniz Mesta olmalı. Bu köydeki binalar Mesta'dakiler kadar bakımlı değil. Sessiz, sakin sokaklarında dolaşırken içini bir huzur kaplıyor insanın.






Olimpi Köyü ile Agia Dynami plajı arasında, plaja oldukça yakın bir de mağara var. Olimpi Mağarası. 1985 yılında keşfedilmiş, sarkıt ve dikitlerden oluşan, ilginç bir mağara burası. Mağaranın içinde sıcaklık yaz-kış 18 derecede sabitmiş. Çok üşüyen bir insansanız mağarayı ziyaret ederken yanınızda üstünüze giyebileceğiniz ek bir kıyafet olsa fena olmaz. Okuduğum kaynaklarda burası için Yunanistan'ın en güzel mağaralarından biri yazıyordu. Bence muhakkak görmelisiniz. Mağaranın girişinde harika bir Ege Denizi manzarası var.





Adanın bahsettiğim diğer köylerine göre daha az popüler olan köylerine geldi sıra. Bu köylerden ilki Anavatos. Terk edilmiş bir Bizans köyü burası. Dik bir vadide yer alan bu köyün bir tarafı tamamen uçurum. Burası bir savunma köyü. Uçurumun kenarında olma sebebi de buymuş aslında. http://www.explorechios.gr/ den okuduğum bilgilere göre bu köy olası korsan saldırılarından korunma için yapılmış. Sokakları çok dar. Terkedilmiş olduğu için olsa gerek çoğu ev harabe durumunda.

Biz bu köyü "süper güçlü arıları olan köy" diye hatırlıyoruz. Terkedilmiş sokaklarda dolaşırken bir arı sürüsü gördük. Efe ve ben hızlıca koşarak geçtik ancak Altan taşa takıldı ve ayağından terliği çıktı. O arı sürüsünün terliğe bir üşüşmesi vardı ki inanamazsınız. Resmen terliğin yerden havalandığını gördük arılar sayesinde. Biz Efe ile gülme krizindeyken zavallı Altan büyük mücadeleler sonrasında terliğini kurtarabildi de hızlıca uzaklaştık köyden. :)








Bahsetmek istediğim son köy Avgonyma köyü. Burası da yine tepeye kurulmuş bir köy. Tüm binalar taş. Anavatos gibi terkedilmiş olmasa da çok az insanın yaşadığı bir yer burası da. Evlerin çoğu pansiyon, otel olmuş. Bu köye sadece ve sadece To Asteri isimli restoranı için gittik desek yeridir. Neyi meşhur derseniz gün batımı, keçi etinden tandırı ve fıstık reçeli.. Benim pek keçi etiyle aram olmasa da Altan için gittiğimiz bir restorandı burası. Ben sadece Midilli adasından aldığımız ve tadı damağımda kalan fıstık reçelini bulma ümidiyle gittim ama o da kalmamıştı :(





Köyler ile ilgili anlatacaklarım bu kadar ama bir de adada bulunan meşhur bir manastır var. Nea Moni Manastırı. UNESCO Dünya kültürel mirasları listesinde yer alan bir manastır burası da. Bahçesinde çok güzel bir manzara görmek mümkün. İçinde bir de müze mevcut. Kıyafetiniz müsait değilse bile girişte bir sürü şal, gömlek, uzun etek vs mevcut. Birini giyip içeri girebilir ya da yanınızda bir örtü de götürebilirsiniz. 

Manastır yine http://www.explorechios.gr/ den öğrendiğime göre Ege'nin en zengin ve önemli manastırlarından. 19. yüzyılda harap edilmiş. 1822 yılında Osmanlılar tarafından yağmalanmış ve 1881deki deprem sebebiyle birçok yeri zarar görmüş. Restorasyonu hala devam ediyor.
 











Bu manastırla ilgili ufak da bir uyarı yapayım. Eğer siz de bizim gibi Kambos'ta kalıyorsanız veya manastıra Kambos civarındayken gitmeye niyetlendiyseniz Google Maps ten yol tarifi istediğinizde gösterdiği en kısa yoldan sakın gitmeyin.. Muhakkak şehir merkezinden geçerek gidilen yolu tercih edin. Zira googleın götürdüğü yol bir yerde bitiyor resmen, ormanın içinde kalakalıyorsunuz öylece. Arabayı bırakıp dağ taş, dere tepe tırmanıp manastıra tersten çıkmak durumunda kalıyorsunuz.  :) 

Biz Sakız Adası'nda 10 gün kaldık. Genelde insanlar Çeşme'den haftasonu için 2 günlüğüne geçip geziyorlar ama bence ada kesinlikle daha fazlasını hak ediyor. 2-3 günde temel yerlerini gezmeniz mümkün olabilir tabi ki ama tadını çıkartmak için fazlası şart. Yaz tatili için alternatif bir yer arıyorsanız, Türkiye içindeymiş gibi rahat ve kısa sürede ulaşabileceğiniz bir ada olması açısından da avantajlı bence. 

Gördüğümüz Yunan adaları arasında Rodos ile kapışır bence. :)