23 Nisan 2014 Çarşamba

Milano

İtalya'ya kaç kere gittim ama bir türlü Milano'ya gidesim gelmedi nedense.. Diğer şehirler kadar karakteristik özelliği olan bir yer olarak göremedim nedense. Benim için Milano sıradan bir Avrupa şehriydi hep.. Venedik'te kalacak 5 günümüz olunca hadi bir gün de Milano'ya gidelim dedik ve sabah erkenden atladık hızlı trene..
Milano, modanın merkezi. Varlıklı bir şehir. Bunu Duomo'nun tam karşısındaki ufak kafede oturup insanları izlerken fazlasıyla hissediyorsunuz. Herkesin üstü marka ve şık kıyafetler..

Bizim amacımız sadece Milano'daki Duomoyu görmekti aslında. Metro merdivenlerinden çıkar çıkmaz karşınızda beliriveriyor heybetli yapı.. 157m lik uzunluğu ve en geniş noktasında 92 m lik eni ile dünyanın en büyük Gotik kiliselerinden biri bu dev katedral. İnşaatına 14.yüzyılda başlanmış ama 500 yıl boyunca tamamlanamamış..Binanın en çarpıcı yanı heykelleri ve işlemeleri bana kalırsa..Nasıl ince bir işçilik var anlatamam..İçerisinde koridorlar sütunlarla bölünmüş ve her yanda vitraylar var.Acaip görkemli bir katedral burası gerçekten..





En az katedral kadar ilgi çekici ve gezilesi diğer yer Galleria Vittorio Emanuele II . Bu çarşının daha ufak bir versiyonu Napoli'de görülebilir..
Burası aslında bir alışveriş merkezi.. Dünyaca ünlü birçok markaya ev sahipliği yapıyor. Il Salatto di Milano yani Milano'nun oturma odası olarak biliniyormuş. Galerinin trajik de bir öyküsü varmış: Tasarlayan mimar Giuseppe Mengoni bina açlmadan kısa bir süre önce çatıdan düşerek ölmüş. Buna rağmen şehrin sosyetesi buranın mağaza, kafe ve restoranlarının çekiciliğine kapılmış.



Duomo'nun tam karşısındaki ufak kafede oturup hem dinlenip hem de heybetli Duomo izlenebilir..


Milano gibi şık ve pahalı bir şehre de işe böyle büyük ve görkemli bir tren istasyonu yakışır tabi.. :) Gerçekten İtalya'da gördüğüm en gösterişli tren istasyonuydu herhalde..

Milano İtalya'da kesinlikle görülmesi gereken bir yer mi? Bana göre ilk sırada değil. Ben Toscana bölgesini veya Sicilya tarafını tercih ederim kesinlikle.. :)

Bu arada Milano-Venedik arasında aslında uğranıp görülebilecek birkaç şehir var tabi.. Como, Garda Gölü ve Verona vaktiniz varsa uğranması gereken yerlerden bence. Biz bu gezimizde Verona'ya uğradık yolumuzun üstünde diye.. Hem yolun uzunluğu biraz  bölünmüş oldu hem de güzel bir şehir daha görmüş olduk.. :)
Evet anladınız. sırada Verona var.. :)

Murano ve Burano

Venedik'te kaldığımız 2. günü Murano ve Burano adalarına ayırmıştık.Bu 2 ada Venediğe çok yakın değiller.Bizim ilk durağımız Murano'ydu. Vaporetto ile 1 saati geçiyor yolculuk. Ne zaman bitecek diye diye geldik.Murano adası da köprülerle birbirine bağlanan adacıklardan oluşmuş. Ada 1291 yılından beri cam endüstrisinin merkezi olmuş durumda. Şehir içinde olabilecek yangın riskinden ve dumanın hoş olmayan etkilerinden ötürü fırıncıları ve zanaatkarları buraya göndermişler..Bu arada cam atölyelerinden birinde camdan nasıl sanat eserleri yaptıklarını da canlı canlı izleyebilirsiniz. Biz indiğimizde show yeni bitmişti. Vakit kaybetmemek için beklemedik bir sonrakini..
Murano camından yapılmış ev aksesuarları veya takılar alacaksanız dikkat etmeniz gereken "Çin malı olmaması".. Zaten 2-3 dükkan gezdikten sonra kaliteli ile kalitesizi ayırabilir hale geliyorsunuz.. Daha önce gittiğimde tüm dükkanlarda abartı rakamlara aksesuarlar, biblolar, avizeler vardı. Şimdi ise bunlar azalmış. Daha çok takıya yönelmişler.. Benim çocukluğumdan kalma Murano camından palyaço biblosu takıntım olduğu için biz evimize orta boy bir palyaço biblosu aldık tabi ki:)

Vaporettodan indikten sonra uzuuun bir kanalın 2 tarafı var gezebileceğiniz. Biz de sol taraftan başladık..



Bu arada gitmeden önce internette bir blogda, blog sahibinin İtalya'da en iyi tiramisuyu Murano'da yediğini okumuştum. Vitrininde tiramisu tepsileri olan restoran diyordu tarifinde. Tüm gezi boyunca orayı aradık. Sonunda kapandı herhalde diye düşünürken çok da yorulunca güzel görünen bir yere oturduk. Vee o da nee.. vitrininde olmasa da içeride bir sürü tiramisu tepsileri var.. Bingooo!! Hemen tiramisuları ve Venediğe özel bir tatlı olan Fritelle söyledik. Beyler acıkınca ortaya da deniz ürünlü spaghetti söyledik bir de... Fritelle karnaval zamanına özel bir tatlı.Yuvarlak, kızartılmış bir hamur işi.Hamurun içinde krema var. Kremanın içine çeşitli malzemeler koyulabiliyor. Bizim yediğimiz kuş üzümlüydü..Açıkça söyleyebilirim ki hem spaghetti hem tiramisu gerçekten yediklerimiz arasında en iyilerdi..



Bu arada restoranın yerini tarif etmek gerekirse; Vaporettodan indikten sonra yürüdüğünüz uzun yolun sonundaki köprüden paralel yola geçmeniz gerekmekte. Hatta fotoğrafı da aşağıda görülebilir diyicem ama Altan ismini çekmemiş.. :) Bulabilirseniz şiddetle öneriyorum.. Fiyatları da Venedik merkeziyle karşılaştırılırsa oldukça uygundu..


Murano küçük bir ada.. Ama dükkanlara gire çıka epey vakit geçiriliyor. Biz yemek sonrası vaporetto saatine de bakıp Burano'ya geçtik.

Burano... Bu gezide kalbimin kaldığı yer diyebilirim sanırım. Nasıl huzurlu, nasıl keyifli, nasıl rengarenk bir ada.. Bence kesinlikle gidilesi.. İnsan bir sakinleşiyor, huzura eriyor resmen.. Burası da dantel işçiliği ile ünlü bir ada.. Rengarenk evlere sahip. Zaten o evlerin oluşturduğu görüntüye bakmak acaip keyifli.. Ne tarafta fotoğraf çekeceğinizi şaşırıyorsunuz..







Bir sonraki durağımız Milano olacak.. Beni izleyin.. :)

17 Nisan 2014 Perşembe

Bir Karnaval Hikayesi

İtalya'nın ve İtalyancanın benim için ayrı bir yeri vardır..Şimdiye kadar birçok ülke gördüm ama İtalya benim için hep özel, hep farklı bir yerde.. Nerede yaşamak istersin deseler  hiç düşünmeden İtalya derim..
İtalyanca ise yıllar önce İngiltere'de dil okulundayken 2 italyan arkadaşımın kendi aralarında konuşmalarını dinlerken bana "ne kadar melodik bir dil" diye düşündürmüş, sonrasında Ankara'ya dönünce kendimi ilk fırsatta İtalyan Kültür Merkezi'nde bulmama vesile olmuş dil..Öğrenmeyi çok istemiştim.. 2 yıl her haftasonu kursa gittim. Çok keyifle öğrendim.. Konuşmak inanılmaz keyif veriyordu bana. Sonrasında her sene İtalyan kültürün verdiği dil okulu burslarından birini kazandım ve 1 ay Floransa'da okula gittim. İşte orada aşık oldum Floransa'ya.. Tüm İtalya bir yana, Floransa diğer yana benim için..

Venedik'e ise 2 kere gittim.. Bir kere daha gidersem bu Venedik Karnavalı zamanı olmalı diyordum hep..  Sonunda bu sene kısmet oldu..
Arkadaşlarımızla karar verdiğimiz andan itibaren 3 gün içinde uçak biletlerimiz alınmış ve otel ayarlanmıştı bile..

Venedik Karnavalı her yıl Şubat ayı ortalarında başlayıp Mart ayının ilk haftasına kadar süren bi karnaval. Maskeleriyle ve kostümleriyle ünlü.. Festivalin başlangıcı Rönesans dönemine dayanmakta.
1268'den beri kutlanmakta karnaval.Temeli, Pagan kültüründe baharı karşılamaya dayanıyor.Maskeler ise, ilk kutlanmaya başlandığı zaman sınıf ayrımını ortadan kaldırmak için kullanılıyormuş.Günümüzde ise karnavalın olmazsa olmazı, simgesi haline gelmiş durumda.

Karnaval boyunca şehirde hemen herkes yüzünde maskelerle ve birbirinden güzel kostümlerle dolaşmakta.O atmosfer, insanların coşkusu kesinlikle görülmeye, yaşamaya değer.

İstanbul'dan Venedik'e THYnın direkt uçuşu var.Daha uygun fiyata gidilmek istenirse de Pegasus'la falan Milano'ya gidilip oradan trenle geçilebilir.

Venedik Marko Polo Havaalanı'ndan şehir merkezine gidebilmek için otobüse binmeniz gerekmekte. Atvo isimli bir şirketin otobüsleriyle otobüs terminalinin olduğu Piazzale Roma'ya gidebilirsiniz. Kişibaşı 6 euro bilet fiyatı. Aman dikkat.İtalya'da tüm toplu taşıma araçlarında duraklarda biletleri geçerli kılabilmeniz için validasyon makineleri bulunmakta. Biletinizi bu makinelerden muhakkak geçirmeniz gerekmekte..

Otobüste indikten sonra ise kalacağını yere göre yürüyebilirsiniz veya bizim yaptığımız gibi Vaporetto'ya binebilirsiniz.

Otelimiz San Marco bölgesindeydi.. Hotel Citta' di Milano. San Marco durağında vaporettodan indikten sonra 5 dakika içinde otele varmıştık bile.

Ama o da ne? Otelin kapısı kapalıydı ve açılmıyordu. Kafamı kaldırdığım anda kapıda bir yazı gördüm: "Otelimiz ... Nisan'a kadar kapalı olacaktır". Bir an şoka girdim. O an aklımda binbir düşünce.. Naparız?Nerede kalırız? Karnaval zamanı nerede yer buluruz?... vs..vs.. Sonra camda bir sürü yazı farkettim.. O yazıların arasında: "Rezervasyonu olan müşterilerimizin rezervasyonları 50m ilerideki Hotel Antico Panada'ya transfer edilmiştir". Ohh.. rahatlama.. ve oteli görünce mutluluk.. Antico Panada San Marco'ya daha da yakın ve bir üst kategoride bir otel..  Üstelik kaldığımız fiyat San Marco bölgesi için süper bir fiyattı(www.hotelpanada.com )..



Eşyalarımızı odalara bıraktığımız gibi kendimizi sokağa attık ve başladık bu büyülü şehri keşfetmeye..

Venedik...Karaya 4 km uzunluğunda kara ve demiryolu köprüsüyle bağlanan,lagünler üzerine kurulu bir şehir.Venedik'te adaları birbirinden ayıran 170 kanal ve bu kanalları birbirine bağlayan 400 civarı köprü bulunmakta. Burayı İtalya'nın diğer şehirlerinden, hatta dünyanın herhangi bir yerinden ayıran en önemli özellik şehrin sular üzerine kurulu olması..Bu arada şehirde belli dönemlerde gel git olayı yaşanmakta. Biz oradayken mesela net bir şekilde bunu gördük. Bir anda çalan siren sesleri, sonrasında esnafın sokaklara koyduğu tahta masalar ve sonrasında masalardan oluşan yoldan yürüyen insanlar.. San Marco meydanının ortasında taşların arasından fokurdayarak çıkan sular, bir sokaktan yarım saat arayla 2.kez geçtiğinizde o sokağın sular altında kaldığını görmek.. Gerçekten çok ilginç bir deneyim..


Biz gezintiye San Marco meydanı ve çevresinden başladık..Uzun tarihi boyunca Piazza San Marco törenlere, yürüyüşlere, politik etkinliklere ve sayısız karnavala tanık olmuş.Turistler şehrin en önemli 2 tarihi özelliği için buraya akın ediyorlar: Bazilika ve Palazzo Ducale yani Dükler Sarayı.Bazilika'nın hemen karşısında ise saat kulesi bulunmakta.


Biz saat kulesine çıkmadık bu sefer. Daha önceki gidişlerimde çıkmıştım. Tepeden Venedik manzarası görmek için birebir.. Ama çok da şart değil bana göre..
Bazilika'yı ise ileriki günlerdeki gezi planımıza almıştık zaten. Bugünkü niyetimiz sokaklarda kaybolmaktı..


Meydandan uzaklaşıp ara sokaklarda biraz dolaştıktan sonra öğle yemeği yemek üzere bir restorana oturduk. Otelimizin olduğu sokakta bir yer bulduk meydandan çok da uzaklaşmayalım diyerek.. A La Bricola isimli bir restorandı. Venedik'te olduğumuz süre içindeki en kötü yemeği yedik sanırım.. Ne kadar para verdiğimizi şu an hatıramıyorum ama biz bayanlar gnocchi yedik. Beyler ise birkaç çeşit yemekten oluşan turistik menüyü tercih ettiler.. 50 euro ödedik aile başına..
Yemek sonrası turumuza kaldığımız yerden devam ettik tabi ki..Sırada Venediğin bir başka simgesi olan gondol vardı. Kendimize güzel bir gondol seçtik ve başladık kanallar arasında yavaş yavaş gitmeye..






Kanallar arasında gezdikçe insan büyüleniyor. Ne yana bakacağını şaşırıyor gerçekten.. Bu binaların nasıl ayakta durduğuna hayret ediyorsunuz..



Gondoldan indikten sonra ufak grubumuzun kıdemlisi olarak Dükler Sarayı'na doğru yol aldım.. Gezmesi çok keyifli bir yerdi burası hatırladığım kadarıyla.Merak edenler için giriş kişi başı 16 euro.
Dükler Sarayı (Palazzo Ducale) Venedik yöneticilerinin resmi konutuymuş zamanında. 9. yüzyılda yapılmış.İçerisi oldukça büyük ama oklar sizi yönlendiriyor ve her yeri görmenizi sağlıyor. Buradaki bir gezinti sizi, 3 kat halinde düzenlenmiş, zengin bir dekorasyona sahip bir dizi salondan,Ponte dei Sospiri yani İç Çekişler Köprüsü ve hapishanelere götürüyor.Sabit tur programı en üst katta aşağı doğru iniyor. 
Burası 900 yıl boyunca imparatorluğun merkezi olmuş bir yer.Çeşitli konsey ve mahkeme salonları var.Saray İç Çekişler Köprüsü denen bir köprüyle hapishaneye bağlanıyor.


Veee işte gezimizin amacı.. Karnaval.. Sokaklarda hemen herkes maskeli, bir kısmı kostümlü.. Nasıl keyifli bir ortam anlatamam.. Ne yana bakacağımızı, hangisiyle fotoğraf çektireceğimizi şaşırdık gerçekten.. 






Vee biz de ortama ayak uydurduk ve kendimize takmak için Hande Abla ve ben birer maske aldık, beyler de birer Casanova şapkası edindiler.. :)

Hangi maskeyi alacağımıza karar vermek için epey deneme yaptık..Sonunda da beyaz ve siyah maskelerde karar kıldık ve yüzümüzde maskelerle devam ettik güne..




En sevdiklerimden biri bu çiftti.. Bu arada bu insanların böyle tüm gün kostümlü, maskeli, makyajlı dolaşmaları bu insanların çalışıp çalışmadıklarını düşündürttü bize.. İşleri güçleri yok mu böyle geziyorlar diye arkalarından da konuştuk.. :)

Saatlerdir sokakta olmanın verdiği yorgunluğumuzu biraz hafifletebilmek için San Marco meydanındaki meşhur Cafe Florian'a oturduk. Burası Venediğin sembollerinden biri olmuş..1720'de açılmış ve İtalya'nın en eski kafesi.Dışarıdaki masalarından birinde oturup o kalabalıkta bir garsonu yakalaıp içecek/yiyecek birşeyler sipariş verebilirseniz sizden keyiflisi olmaz.. Bir yandan çayınızı,kahvenizi yudumlarken meydandaki insanları izlemek, hatta meydanın kendisini izlemek ayrı bir keyif..Mekanda çalan klasik müzikte insanı dinlendiriyor gerçekten..




En beğendiğim, en sempatik insanlar da aşağıda gördüğünüz çiftti.. Çok şekerlerdi..

Bu arada orada bulunuğumuz 5 gün içinde en fazla maskeli insanı ilk gün gördük.. Sonraki günler giderek azaldılar.. Bizim ilk günümüz aynı zamanda karnavalın da ilk günüydü ondan da olabilir.. Bizden sonraki hafta nasıldı bilemiyorum..



Venedik'teki 2. günümüzde Murano ve Burano adalarına gittik. Vaporetto durağına giderken yine çok renkli görüntüler bizi bekliyordu..
Bu arada biz de o renkli görüntülerden olduk.. Bazı turistler aşağıdaki halimizi fotoğrafladılar.. :)



Gecesi ayrı güzel Venediğin. Ayrı bir havası var. Gizemli.. Belki ürkütücü. Çünkü ara sokaklar oldukça tenha.. Mağazalar kapalı olunca, o daracık sokaklar terkedilmiş hissi veriyorlar insana.. Gece hayatı çok fazla yok. Bir satıcı Venediklilerin çoğunlukla akşamları erken uyuduğunu söylemişti..


Avrupa'nın birçok yerinde olduğu gibi burada da bir Hard Rock Cafe bulunmakta. Gece en hareketli yer burasıydı diyebilirim. 2 gece Irish Pub a gittik, 1 gece de buraya.. İçtiğimiz içkilerin bardaklarını hatıra olarak verdiler.. Dolabımızda yerlerini aldı bardaklarımız.. :)İçtiğim kokteylin tadı hala damağımda..

Bu arada şehirde kullanabileceğiniz, ayaklarınız dışındaki tek taşıma aracı vaporettolar.. Vaporetto biletleri çok çeşitli:tek yön,12 saatlik,24 saatlik,36 saatlik,48 saatlik,72 saatlik,7 günlük olarak değişiyor.Fiyatlarına gelince; 60 dakikalık tek yön-7 euro,12 saatlik-18 euro,24 saatlik-20 euro gibi fiyatları var. Hangisi avantajlıysa sizi için onu alıyorsunuz. Biz genelde yürümeyi seçtiğimiz için hep 60 dakikalık tek yön biletlerden aldık..

Venedik gerçektn çok pahalı bir şehir. Hele San Marco çevresi.. daha ucuza yemek yemek, hediye almak, ya da herhangi birşey almak istiyorsanız bu bölgeden uzaklaşmakta fayda var.. Tren istasyonundan çıkınca sola doğru yürüdüğünüzde mesela, çok keyifli restoranlar var. Hem de daha uygun fiyata.. 

İlk gün akşam Piccolo Martini isminde bir restoranda yemek yedik mesela.. San Marco meydanından çok da uzak olmamasına rağmen fiyatları gayet uygundu..Porsiyonları büyüktü.Hani öyle çok albenisi olan, mükemmel yemekleri olan bir er değildi ama gayet başarılıydı.. En güzel yemeği lazanyaydı bizce..Yan masada görüp açgözlülükle ortaya istettiğimi lazanyanın tadına doyamadık. Kendi yemeklerimi haricinde ortaya da birşeyler söylediğimiz halde 2 kişi 33 euro ödedik..

Bu Ristorante Piccolo Martini fotoğrafı TripAdvisor'ın izniyle kullanılmıştır

Tren istasyonu yakınında oturduğumuz All'Aquila ise bence en keyifle yediğimiz yemekti.. Çok şirin bir ortamı vardı. Yemekler güzeldi.. Sofra şarabı 10 numaraydı.. Bu arada aklınızda olsun restoranlarda şarap için çok fazla para vermeye hiç gerek yok. Her yerde sofra şarabı veya onların deyimiyle ev şarabı(vino della casa) içebilirsiniz.. Hepsi gayet güzel..
Bu All'Aquila fotoğrafı TripAdvisor'ın izniyle kullanılmıştır

Bu All'Aquila fotoğrafı TripAdvisor'ın izniyle kullanılmıştır

Burada Altan'ın yediği mürekkep balıklı spaghetti gecenin en ilginç yemeğiydi.. Yerken diliniz, ağzınız simsiyah oluyor.. :)
Bu All'Aquila fotoğrafı TripAdvisor'ın izniyle kullanılmıştır


Ayrıca burada dümdüz ilerlediğinizde büyükçe bir süpermarkette bulunmakta. İtalyan mutfağına özel malzeme almak isterseniz, veya freeshoptan çok daha uygun fiyata alkollü içki almak isterseniz adresiniz burası olabilir.. Biz son gün epey bir alışveriş yaptık bu marketten..
Hem başka bir ülkede market gezmek de çok keyifli.. Benden söylemesi.. :)