31 Mayıs 2017 Çarşamba

Belgrad

En hızlı karar verip aldığımız biletti herhalde Belgrad uçak bileti. 3 kişi 700 tl ye gidiş-dönüş bilet çıkınca karşımıza, gitmemek olmazdı.. :) Bu gezide bize annem ve üniversiteden arkadaşları da eşlik etti. Tesadüfen aynı tarihlerde arkadaşlarımız Elçin ve Görkem de orada olunca epey kalabalık ama keyifli bir tatil oldu bizim için.

Belgrad'da kalacak otel bakmak istediğinizde genelde karşınıza çokça apart daire çıkıyor.  Şehrin gezilecek yerlerine, güzel restoranlarına vs yakınlığı ve hareketli bir bölge olması sebebiyle biz Skadarlija bölgesinde kalmayı tercih ettik. Kaldığımız yerin adı Apartments Skadarlija idi.(https://www.booking.com/hotel/rs/apartmani-skadarlija.tr.html) Annemler ise aynı bölgede 2 dk yürüme mesafesindeki Hotel Bohemin Garni de kaldılar. Aslında biz de önce orada kalmak istedik ancak yer olmayınca mecburen başka bir yer ayarladık. Her 2 otelin de havaalanından transfer hizmeti var oldukça uygun fiyata.

Otelimizin sahibi bizi havaalanından almaya geldi. Otele geldiğimizde ise odamızın anahtarını beklerken bize viski ve likör ikram eden oldukça misafirperver bir Sırp'tı kendisi. Önümüze şişeleri de koydu ve odayı kontrol etmek için çıktı odadan.. :)


Oda dedim ama kaldığımız yer aslında dubleks bir daireydi.. Alt katta salon ve açık mutfak, üst katta ise yatak odaları ve banyo vardı. Aslında 3 kişi için oldukça büyüktü ama fiyat uygundu..





Ayrıca hemen yan binanın altındaki bir kafeyle de anlaşmaları vardı kahvaltı için. Her gün kahvaltımızı orada yiyebiliyorduk..

Belgrad birçok blogda da okuyabileceğiniz gibi bence de hala 90'larda kalmış gibi.. Şehir oldukça eski görünüyor. Savaşın izlerini dolaşırken görmek mümkün. Kırık dökük pek çok bina var. Sava ve Tuna nehirlerinin arasında kalmış ufak sayılabilecek bir şehir.

Şunu da şöylemeliyim biz 2017 Mart ayında gittik, son halini bilemem ama oldukça ucuzdu. Tıka basa yemeği çok uygun fiyata yiyebiliyorsunuz. Ayrıca yemek konusunda tutucu olanlar için bence Türk damak tadına benzer yemekler yemeniz mümkün. En başta şehirde her yerde karşınıza börekçiler çıkıyor zaten. Onun haricinde köfte, kuru et vs de muhakkak tadılması gereken yemeklerden. Yerel halk tarafından şehrin en pahalı restoranı olarak kabul edilen bir yerde bile Avrupa veya İstanbul'a göre oldukça uygun fiyata, çok güzel yemekler yemeniz mümkün.

Biz deneyimlemedik ama gece klüpleri, gece hayatı açısından da oldukça popüler bir şehir olduğunu söylemeliyim.

Belgrad gördüğüm kadarıyla sürekli yaşayan bir şehir. Yani öyle akşam oldu, herkes evine çekildi, sokaklar bomboş gibi bir durum yok.

Havaya gelecek olursak Mart ortasında gittiğimizde, ilk gün yağmurlu ve soğuktu ama sonraki günler hava bence mevsim normallerinin üstünde, oldukça sıcaktı. Hatta montlar vs fazla geldi şehirde yürürken.

Çok büyük bir şehir olmadığı için yürüyerek keşfetmek mümkün. Yok ben yürümem, yorulurum diyorsanız da şehirde her yere giden tramvay daha doğrusu troleybüs bulabilirsiniz. Hatta bir tanesi turistik rota bile yapıyor.

Bu arada şehirde hemen her yerde sigara içilebiliyor. Bu sebeple yemek için rezervasyon yaptıracak olursanız tercihinizi belirtmeniz gerekiyor. Ve evet rezervasyon yaptırmazsanız popüler yerlerde akşam yer bulmak pek mümkün değil.  Ha bir de yemek fiyatları ucuz dedim ama porsiyonların kocamanlığını yazmadan geçemeyeceğim. Yemekler gerçekten doyurucu porsiyonlarda geliyor. Eee hem ucuz hem doyurucu.. Daha ne duruyorsunuz? Kapın bir bilet ve Belgrad'ı keşfedin bence.. :)

Şehri gezmeye bence şehrin kalbi olan Knez Mihailova caddesi ve etrafından başlamalısınız.

Knez Mihailova'yı bulmak isterken önce karşınıza şehrin ana meydanı olan Cumhuriyet Meydanı çıkacak.  Meydanda Ulusal Tiyatro Binası, Ulusal Müze ve Prens Mihalo Anıtı'nı görmek mümkün. Bu meydanda bulunan cafelerden Boutique  Efe ile benim öğleden sonraları keyifle oturup birşeyler içtiğimiz, insanları izlediğimiz ve tabi Altan'ın nargile kafeden çıkmasını beklediğimiz bir yerdi.


Knez Mihaliova caddesi İstiklal caddesi gibi araba trafiğinden uzak, sadece yayaların yürüyebildiği, sağlı sollu çeşitli mağazalar ve kafelerin bulunduğu cadde. Biz Belgrad gezimiz boyunca bu caddede ve bu caddeyi kesen sokaklarda keşfedilmedik yer bırakmadık diyebiliriz sanırım. :)



Caddenin sonuna kadar yürürseniz karşınıza Osmanlı'dan günümüze ulaşmış, görkemli Kale Megdan çıkacaktır. Altında Atilla'nın mezarının bulunduğuna inanılan kale, parkları ve tarihi yapıları ile şehre gelen turistlerin ilk ziyaret ettiği yerlerden biri. Ayrıca buradaki parkın en uç noktasından Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği noktayı görüp, nehir ve Yeni Belgrad manzarasını izleyip harika fotoğraflar çekebilirsiniz.  Park içinde seyyar hediyelik eşya satan tezgahlardan alışveriş yapabilirsiniz.






Kale Megdan'da Askeri Müze, Saat Kulesi, Büyük Cephanelik'i ziyaret etmek mümkün.

Burası Efe'nin çok ilgisini çekmişti. Hala Belgrad diyince ilk aklına gelen yer burası..









Skadarlija'dan çıkıp Cumhuriyet Meydanı'na ulaştıktan sonra yola Terazije Caddesi üzerinden devam ettiğinizde  yaklaşık 20-30 dak yürüyüş sonrası Taş Meydan Parkı ve St. Marks Kilisesi'ne ulaşabilirsiniz.
Bu kilise zamanında Bizans mimarisini canlandırmak için yapılmış. Tasmajdan Park ise ferah bir park. Ayrıca tarihten bir bilgi: 1830'da Osmanlıların tanıdığı ayrıcalıklarla birlikte Sırbistan'ın bağımsızlık bildirgesi de bu parkta okunmuş.






Ve gelelim yine Belgrad'a gelen her turistin muhakkak ziyaret ettiği Aziz Sava Katedrali'ne(Saint Sava).

Sırbistan'ın ilk baş piskoposu olan St.Sava'nın adına, azizin yakılan bedeninin olduğu yere yapılmış.
Yapımına 1936'da başlanmış ve hala devam eden yerleri var. İçine girdiğinizde inşaat halinde olan yerleri de görebiliyorsunuz.  Mimari olarak biraz Ayasofya'yı da andırıyor bizce.  Katedrali ücretsiz olarak gezmek mümkün.









Bu arada Taş Meydan'dan Aziz Sava'ya doğru giderken yol üstünde bir pazara denk geldik biz. Kuru et alıp Türkiye'ye getirmek için buradan alıveriş yapılabilir. Çok çeşiti kuru etler vardı.

Belgrad diyince akla ilk gelen isim alternatif akımın, endüksiyon motorunun mucidi Nikola Tesla'dır. Şehirde bilim adamına adanmış,1852 yılında, Krunska Caddesi'nde bir köşkte kurulmuş Nikola Tesla Müzesi'ni kesinlikle ziyaret etmelisiniz. Bu müze çocukların da çok ilgisini çekmekte.

Müzede Tesla'nın hayatını ve çalışmalarını anlatan kısa bir sunum yapılmakta. Çok sayıda fotoğraf, çizim,alet bulunmakta.  Rehberle, belli saatlerde turlarla gezilebiliyor. Epey küçük bir müze. Ücreti 250RSD . 7 yaş altı misafirlerden de ücret alınmıyor..






Gezinin en etkileyici kısmı ise en sonda elinize verdikleri florasan ampülleri aşağıdaki videoda görebileceğiniz gibi yakabildiğiniz şov.


Gelelim otelimizin de bulunduğu Skadarlija bölgesine. Burası Belgrad'ın bohem semti olarak geçiyor. Eskiden izbe meyhanelerin bulunduğu bir bölgeyken sanatçıların ilgi göstermesiyle popüler hale gelmiş ve şehrin en çekici yerlerinden olmuş. Bu çevredeki "Kafana" adı verilen restoranların hemen hepsi gayet güzel yemekleri olan, canlı müzikleriyle eğlenebileceğiniz yerler. 


Belgrad'daki en meşhur, içi gezilesi otel Hotel Moskva.Terazije Meydanı'nda bulunan bu otel 1906 yılında yapılmış. Maksim Gorki, Alfred Hitchcock, Brad Pitt gibi birçok ünlüyü ağırlamış.
Bu otelin kafesinde oturmanız ve oteli gezmeniz mümkün. 








Bir de Yeni Belgrad var görebileceğiniz. Nehrin diğer tarafına geçmeniz gerekiyor bunun için. Bu bölgede de gitmenizi önerebileceğim yer Zemun Bölgesi. Zemun, 1934'e kadar bağımsız bir yerleşimmiş.  Şu an Belgrad'ın en popüler bölgelerinden biri.Nehir kenarındaki kafelerde oturabilir veya ara sokakları keşfedebilirsiniz. Çok sevimli kafeler görmüştük.  Burada ayrıca yerel halk tarafından Belgrad'ın en pahalı restoranı denen ve yemekleri muhteşem olan Sharan restoran da var. 

Belgrad'a bizim gibi 3 günden fazla gidecekseniz 1 gününüzü de yakındaki bir başka şehir olan Novi Sad'a ayırabilirsiniz. Biz tren ile gittik. Belgrad-Novi Sad arası 80 km. 

Novi Sad, Sırbistan'ın 3. büyük şehri.Belgrad'dan oldukça farklı. Çünkü bir dönem Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na ev sahipliği yapmış. Dolayısıyla mimarisi vs o dönemin izlerini taşıyor. 

Aslında şehrin en görkemli yapısı,Avrupa'nın 2. en büyük kalesi olan Petrovaradin Kalesi. Biz zaman kısıtımız olması sebebiyle bu kaleye gidemedik ama açıkçası içimde kaldı. Siz vaktiniz varsa muhakkak gidin. 

Burası üniversite şehri havasında gibi geldi bize. Çok güzel kafeler, publar gördük. 
Belgrad daha yorgun bir şehir. Novi Sad ise daha modern,daha bakımlı.



Şehir merkezinde yürürken Özgürlük Meydanı'nda geldiğinizde Meryem Ana Katolik Kilisesi'ni göreceksiniz. Kaybolursanız da bu kiliseyi görüp ona doğru ilerleyerek meydana ulaşmanız mümkün. 



Kiliseyi gezdikten sonra ise mağazalar ve kafelerin bulunduğu Jovan Jovanovic caddesinden gezmeye devam edebilirsiniz. Cadde üstünde her yerde masalar ve sandalyeler var. 

Biz de birşeyler atıştırdıktan sonra şehri keşfe devam ederken karşımıza bir müze çıkıyor. Burası bölgenin en önemli papazlarından olan ve  Meryem Ana Kilisesi'nde de görev almış olan Visarion Pavlovic'in eviymiş. 

Bu müze evin yanından yola devam ettiğinizde bu kez yine önemli bir yapı olan Saint George Kilisesi'ne ulaşıyorsunuz. 








Başta da dediğim gibi Novi Sad bence alçak ve renkli, şirin binalarıyla, kafeleriyle ve gezilecek yerleriyle bence vaktiniz varsa gezi planınıza alabileceğiniz bir şehir. 


Peki ya yemek?? Gezilecek yerleri bitirdiğimize göre sıra geldi yemeklere, restoranlara. 
Belgrad etçil mutfağın hakim olduğu çokça güzel restorana sahip. Porsiyonların çok doyurucu olduğunu daha önce de yazmıştım zaten. Biz aşağıda bahsettiğim yerleri deneyimledik. Hepsi turistik ama kazıklanma korkusu yaşamadan gidebileceğiniz yerler bizce.

Bizim ilk durağımız öğlen yemeğini yemek üzere, arkadaşım Cansu'nun tavsiyesiyle gittiğimiz Manufaktura olmuştu. Knez Mihaliova caddesine çok yakın bir konumda, ara sokakta olan restoranın bulunduğu sokağı görmemeniz mümkün değil. Sokağın tepesinde bir sürü kırmızı şemsiye dizilmiş.




Sırbistan'da yiyebileceğiniz yemeklerden biri Cevapcici denen,bize hiç de yabancı olmayan, inegöl köfte benzeri köfte.
Biz yanına yine buraya özel Ajvar denilen, patlıcan,sarımsak ve biber ile hazırlanan bir meze ve kuru et tabağı istedik ve içecek olarak da yerel biralardan içtik. Gelen hesap 3085 sırp dinarı imiş.





Akşam yemeği için canlı müzik de olduğu için Skadarlija sokağındaki restoranlardan tercih edebilirsiniz. Biz 2 akşam bu sokaktaki restoranlardan en bilindik 2 tanesini denedik.

Birincisi 3 Şapka anlamına gelen Tri Sesira idi. Dış duvarındaki 3 şapkadan tanıyabilirsiniz. 





Canlı müzik ve yemekler sayesinde keyifli bir akşam geçireceğinizi garanti ederim..

Denediğimiz ikinci yer ise 2 Geyik anlamına gelen Dva Jelena oldu. Burasının da sarımsaklı ekmeklerini hala hatırlarım. Kuru et ile birlikte daha yemek yemeden doymanız mümkün. :)

Bence Tri Sesira'dan bir tık daha iyiydi Dva Jelena.









Gitmeden önce not ettiğim ve bir akşamüstü birası için uğradığımız kafe-barlardan biri OK.No idi. Yine Knez Mihailova'ya yakın bir yerde bulunuyor. 

Tasarımı değişik, keyifli, güzel müzikler çalan bir yer. Kokteyleri ve biraları güzeldi.





Sırp mutfağının bir başka köfte çeşidi Pljeskavica'yı yiyebileceğiniz en iyi yer bence Prava Pljeskavica. Buranın önünden geçseniz dönüp bakmazsınız kesinlikle. Takovska caddesinde ufacık bir yer. Aşırı salaş. Bir baba ve oğlu içeride köfte yoğuruyor. Dışarıda oturabileceğiniz ufak bir yeri var. Mekanda sadece pljeskavica var. Gramını seçiyorsunuz sadece. Ekmek arasında yoğurtlu bir sos ile servis ediyorlar. Kesinlikle gidilmeli...




Gelelim Belgrad'ın en pahalı restoranlarının olduğu Zemun bölgesine ve o restoranlardan biri olan Saran Restoran'a. Burası et değil deniz ürünü ağırlıklı, çok şık bir restoran. Yediğimiz herşey aşırı lezzetliydi. En pahalı yeri dedim ama gözünüz korkmasın. İstanbul'da ortalama bir yerde aynı parayı verirsiniz.

Belgrad'da olduğunuz sürede etten bıkıp muhteşem deniz ürünleri yemek istiyorsanız adres belli.. :)














Bir gece yemek sonrasında Skadarlija Bölgesi'nde  popüler bir kokteyl barı olan Blaznavac'a gittik. 
Mekan adını içerisinde kurulduğu 130dan daha yaşlı binanın ilk sahibi ve ilk Sırp general olan General Milivoje Blaznavac'tan almış. Mekan herşeyiyle adeta görsel bir şölen gibiydi..






Veeee yine muhakkak ama muhakkak gitmeniz gereken bir başka restoran: Lorenzo&Kakalamba. Nasıl eğlenceli, orijinal bir dekoru var anlatamam. Nereye, hangi detaya bakacağınızı şaşırdığınız, her köşesiyle acaip keyifli, yemek porsiyonları yine çok doyurucu ve çok lezzetli yemekler.. Burası kaçmaz.. :)







Sandalyelere bakar mısınız?




Mekanın bir kısmında taban cam. Aşağıdaki mutfağı görebiliyorsunuz.



Hangi köşesine bakacağınızı şaşırıyorsunuz demiştim değil mi ? :)










Tuvalete girdiğinizde bir kabinde noel babayı başka hangi restoranda görebilirsiniz acaba? :)








Belgrad'da hemen her yerde lokal Sırp biralarından deneyebilirsiniz. İşte bizim denediklerimiz


Baştan beri dediğim gibi çok pahalı olmayan, lezzetli yemekler yiyebileceğim bir yere Cuma'dan gidip haftasonunu da geçireyim diyorsanız Belgrad bence beklentilerinizi fazlasıyla karşılayacak bir şehir.  

Evet şehir çok eski, yıkık dökük, savaşın götürdüklerini şehri yürüyerek gezerken gözünüzle görüyorsunuz resmen ama bence görülmesi gereken yerlerden biri.