14 Ocak 2010 Perşembe

İzmir

2009un yaz başındaydı sanırım Pegasus 19,90a uçak bileti kampanyası çıkarttı.. Biz de bir yerlere gidelim diye konuştuk aramızda.. Altan'ın aklına İzmir geldi.. Ben hiç görmemiştim.. Altan'da kaç sene önce iş dolayısıyla gitmiş ve keyifli olduğunu söyler hep.. Eylül başından itibaren her haftasonuna yer arayıp taaa 5 Aralık 2009a bilet bulabilmiştik 19,90TLye..:)
Gitmemize yakın annem de sağolsun kredi kartında biriken puanlarıyla bize Ege Palas'ta 2 gece yer ayarlayınca tam değmeyin keyfimize oldu..:)

Veee 5 Aralık Cumartesi sabahı Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan çıktık yola.. İzmir'e indikten sonra Havaş otobüsünün içinde 40 dakika civarında bekledikten sonra şehir merkezine doğru yol aldık.. Havaş tam Swiss Otel'in yani eski Efes Oteli'nin önünde bıraktı bizi ve başladık yürümeye..10dakikalık bir yürüyüşten sonra Ege Palas'a gelmiştik bile.. Tabi hemen farkettik otelimizin acaip merkezi olduğunu.. Kordon'da, Yunan Konsolosluğu'nun hemen arkasında, herşeyin merkezinde bir otel... Odamız 15.katta, deniz manzaralıydı.. Odaya çantamızı bırakıp, elimizi yüzümüzü yıkayıp kendimizi hemen sokağa attık tabi..

Önce Kordon'da bir ileri bir geri yürüdük,şöyle bir neler varmış diye baktık.. Sonra tipik bir turist olarak (yani İzmir'de yaşayan kimsenin yaptığını sanmıyorum..) Kordon boyunca gezen faytona bindik.. Kafelerde oturan hemen hemen herkesin bize bakmasından da belliydi kimsenin normalde faytona binmediği ama olsun.. biz turistiz;)

Fayton aldığı noktada bizi bıraktıktan sonra biraz yürüdük ve kendimizi Konak Pier alışveriş merkezinde bulduk. Burası eskiden gümrük binası olarak kullanılıyormuş ve Eiffel kulesinin de mimarı olan Gustave Eiffel tarafından yapılmış. Altan en son geldiğinde harabeymiş bu bina ama sonradan restore edip bir de alışveriş merkezi yapmışlar..Denizin üstünde alışveriş ve keyif...:)
İçeriyi şöyle bir gezip çıktık.. e ne de olsa gün bizim için erken başlamıştı ve acıkmıştık. Öğle yemeğini meşhuuuuuuuuurr Topçunun Yeri'nde yemeyi planlamıştık, sora sora bulduk... Çöp şişler harikaydı.. Çok da acıkmıştık.. İtiraf ediyorum biraz fazla yedik.. Hatta akşam yemek yemedik desem daha net anlarsınız herhalde..:)

Karnımızı da fazlasıyla doyurduktan sonra sıra gelmişti görülecek yerler listesindeki "Pasaport"a.. Tabi yemek sonrası burayı tercih etmemizin başka sebebi de yok değildi.. Hem çay içmek hem de nargile içmek için daha keyifli bir yer yok İzmir'de..;))

Gözümüze kestirdiğimiz bir kafede tam denizin dibinde masa da bulunca hiç kaçırmadan oturduk tabi.. Bol bol fotoğraf çektik.. Kemancı bir amca musallat oldu,keman çaldı epey bir süre başımızda.. Hava da dışarıda oturmayı mümkün kıldı ve keyifli keyifli 1 saat geçirdik burada.. Hatta bir ara hiç kalkmasak da tüm gün burada mı otursak acaba diye düşünmedik değil..

Ama buraya oturmaya değil gezmeye gelmiştik ve zaman hızla geçiyordu.. İstikamet saat kulesi ve Kemeraltı idi.. Kemeraltı kalabalık, hem de epey bir kalabalık bir yer.. Eminönü'ne benziyor.. Bir sürü dükkan ucuz alışveriş isteyenler için birebir.. Fazla dolaşmaya gerek yok çıkalım diye düşünürken biraz kaybolduk ama çabuk toparlandık ve ana caddeye çıktık hemen.. Ayaklarımıza kara sular inmişti resmen, onun için otele gidip 1 saat dinlenip İzmir gece hayatına kendimizi öyle atalım istedik ve hemen bir taksiye atladık..

...1-2 saat odada oturup televizyon izleyip balkondan gece fotoğrafları da çektikten sonra hala aç değildik. Dolayısıyla balık keyfini pazar gününe bırakıp Gazi Kadınlar sokağı'na gitmeye ve 1-2 bar gezmeye karar verdik..

Otelimizin etrafındaki paralel sokakların hepsi barlarla dolu.. Her zevke uygun yer bulmak mümkün.. Biz önce canlı müzik olmayan bir yerde sokaktaki masalarda oturduk.. Şansımız hava da güzel olunca dışarıda oturmak çok da zor olmadı tabi..;)

İlk mekandan sonra yan sokağa doğru yürüdük ve bu sokağın bir öncekine göre daha hareketli olduğunu gördük. Bu sokakta zar zor bir masada yer bulmamızın üstünden fazla zaman geçmemişti ki binalardan birinin içinden çok güzel bir müzik sesi duyduk. İstasyon Bar'da nostaljik türkçe pop çalıyordu.. Garsondan içeride yer olduğunu öğrenince de soluğu içeride aldık.
İstasyon Bar çok küçük bir mekan ama DJ acaip keyifli şarkılar çalıyor.. Çocukluğumuzun şarkıları diyebilirim.. Abone'den, Hey Corc;)'a Turkish Kovboylar'dan Kıl Oldum Abi ye zamanın en çok dinlenen şarkıları arka arkaya çalıyor.. Şu anda bile İzmir'de geçirdiğim en keyifli zaman diye sorsalar buradaki saatleri söyleyebilirim;)
Cumartesi gecesi eğlencesi için çok doğru bir tercihti diyerek geceyi sonlandırdık.. Pazar günü yine bütün gün gezeceğimiz için çok da geç saate kadar kalmayalım diyerek uyumaya gittik......
.....Pazar sabah kahvaltıdan sonra klasik gezme modu olarak attık kendimizi sokağa;) Bugünkü ilk hedefimiz Asansör'dü ama gitmek için bindiğimiz taksi İnciraltı'na gitmemizi önerince rotamızı değiştirdik ve önce İnciraltı'na gitmeye karar verdik. Ama sanırım burada gidebileceğimiz en uzak mesafelerden biri olduğu için burayı önerdi taksici amca çünkü pek kayda değer birşey bulamadık açıkçası.. Sahilde bir park ve yürüyüş yolu, bir sürü kafe, balıkçı ve müze gemiler vardı. Bir ara müze gemilere girmeyi düşündük ama sonra vazgeçtik. Gerçi Altan'ın aklı kaldı gibime geliyor ama artık bir dahaki sefere di mi kocacımm;)

İnciraltı'nda acaba bizim görmediğimiz birşeyler mi var diye epey bir dolandık ama yoktu vallahi;) Ha aslında birşey vardı: pamukşekeeerrrr.. yerken tuhaf şekillere girmedim değil ama yıllardır yemediğim için büyük bir iştahla saldırdığımdan olabilir..

İşte İnciraltı'ndan kalanlar ve pamukşekerrrrr....Lütfen özellikle son fotoğraf için ekranınızın görüntü ayarlarıyla oynamayınız.. muhterem fotoğrafçı kocam geniş açıyla yakın plan çekim yapınca ortaya böyle bir manzara çıktı..;)
İnciraltı'ndan Asansör'e gitmek için otobüse binmemiz gerekiyordu. Durakta beklerken Altan birine hangi otobüse binmemiz ve nerede inmemiz gerektiğini sordu. Hemen arkasından otobüs geldi ve sorduğu çocuk bizim için de bilet verdi. Parasını vermek istediğimizde de almadı.. Bu durum İzmir'de oldukça sıradanmış. Altan internette araştırırken "İzmir'de otobüse binerseniz ve birinden sizin için bilet atmasını rica ederseniz sizden kesinlikle parasını almayacaktır" şeklinde bir bilgiyle karşılaşmış..:)
Asansör durağında indikten sonra tabelaları takip ederek arka sokaklara doğru ilerledik.Asansör, Güzelyalı semtinde bulunuyor. Hemen önünde ise Dario Moreno sokağı bulunmakta. Eski İzmir'de Asansör Çıkmazı Sokağı'nın iki yanındaki sakız evlerinde Museviler otururmuş. 2 sokak arasındaki 155 basamaklı merdiveni çıkmak zor olduğu için inşa ettirilmiş. Tepede bir de restoran bulunmakta.
Bizim gittiğimiz gün ise Dario Moreno'nun sokağında sokak restore edildiği için açılış vardı ve inanmazsınız ama Enrico Macias gelmişti.. Meğer Dario Moreno'nun hocasıymış kendisi.. Şansa bak sen tut bizimle aynı gün İzmir'de ol..
Sokakta cümbüş, müzik, içki, yemek.. herşey vardı..

Asansör'ün tepesinden manzara ise malum yüksek olduğu için harika.. Bütün İzmir neredeyse ayaklarınızın altında diyebilirim...
...İzmir'in klasiklerinden biri de Sir Winston Tea Cafe imiş.. Eee buraya kadar gelmişken oraya gitmeden de olmazdı.. Biz de gittik, gördük.. Bizzat yerinde inceledik..
Kafenin olduğu cadde alışveriş caddesi.. Bir sürü mağaza ve kafe var.. Kordon civarındaki yapıların ve hatta Güzelyalı'daki yapıların hemen hepsi bitişikti. Bu bölgede ise hep ayrık binalar ve bol ağaç var.. En hoşuma giden yerlerden biriydi diyebilirim sanırım..Pazar günü olmasının da etkisiyle sokaklar oldukça sakindi.. Kafe de boş sayılırdı.. Rahat rahat oturduk ve çayımızı içtik..:)
Yavaş yavaş akşam oluyordu ve yine yorgunluk bastırıyordu ama gezecek fazla da bir yerimiz kalmamıştı zaten.. Otelimizin olduğu Kordon tarafına doğru 5 dakikalık bir yürüyüşten sonra Gazi Kadınlar sokağı ve çevresinin boşken fotoğrafını çekmek istedik.. Çünkü gece o kalabalıkta çekmek mümkün değil..
Bu arada dikkatimi çeken birşey oldu. Kordonboyu'nda gezerken deniz tarafında binalar gayet bakımlı ancak aynı binaların arka sokaktan görüntüsü bence çok çirkin.. Hiç yakışmıyor. Acaba belediye ön tarafı bakımlı tutmayı mı zorunlu kılıyor bilmiyorum ama arka taraftan görüntü gerçekten hiç hoş değil bence.. Eveeeett.. akşam olmuştu bile.. Biraz açgözlülük yapıp buraya kadar gelmişken kumru yemeden dönmeyelim diyerek Alsancak'taki bir kumrucuda mola verip birer kumruyu midemize indiriverdik.. Sanırsınız ki az sonra balık yemeyi düşünenler biz değildik.. :) yarım yarım paylaşırız düşüncesiyle oturmuştuk ama kokulara dayanamayıp birer tane yedik.. Suçluyuz biliyoruz.. ama yine olsa yine yaparızzz..!!!
Veee sıra gelmişti Kordonboyu Balık Pişiricisi'nde rakı balık keyfine.. 1 deniz çuprası ve salata, rakı, 1-2 de meze söyledik ve kumrunun üstüne çupramızı da yedik.. Haftasonu değerlendirmemizi, beğenilerimizi ve beğenmediklerimizi konuştuk.. Yine gelip Nostalji Bar'a gidelim dedik.. Kısacası "iyi ki geldik.. yine bekle bizi İzmir!!" dedik..:)

Hiç yorum yok: