3 Ağustos 2009 Pazartesi

9 Temmuz 2004

Normal şartlarda Interrail yapan gezginler Sirkeci'den trenle Yunanistan'a geçer, oradan gemiyle İtalya'ya geçer ve gezilerine devam ederler. Bir kısmı ise vakit kaybetmemek için ucuz uçak bileti bulabilirlerse ya giderken ya dönerken uçak yolculuğu yaparlar. Biz de giderken bu yolu seçenlerdendik. Corendon havayolları ile 19 euroya Eindhoven'a bilet bulunca kaçırmak istemedik ve sabaha karşı uçağa bindik.. Uçakta çok soğuk geçen 3 saatten sonra nihayet Eindhoven'dayız. Uçakta klima olayını biraz abarttıkları için çok üşüdük!! İndikten sonra otobüse binerek istasyona gittik. Bu arada şunu farkettik: Hollanda aşırı düzenli bir yer, sanki şehirleri maketten,düzeni düzenli yapmışlar ve içine insanları yerleştirmişler gibi.. Mesela Amsterdam treninde giderken bir site gördük 4 bloktan oluşan. Her blok arasında gayet kurallı bir şekilde üçer ağaç vardı. Herşey simetrik.. Biraz sevimsiz bir ülke gibi geldi bana...;) Neyse Amsterdam'a geldik. Tabi ki ilk işimiz Tourist Information'a gidip harita almak oldu. Birazdan hostela gidicez..... ...... Hosteldayız.. İsmi "White Tulip Hostel". Burayı seçmemizin sebebi çok merkezi olması ve 3 kişilik özel odaları olması.. İstasyona çok yakın. Gerçi biz sırtımızda o ağır çantalarla polisin tekinin yanlış tarifi yüzünden biraz dolandık ama!!.. Neyse... Çok merkezi ve tabi etrafı Coffe Shoplar, Sex Shoplarla dolu. Sokakta yürürken hani insan etrafına,vitrinlere falan bakmak ister ama burada bakabileceğin tek vitrin sex shoplarınki...
Onun dışında coffee shoplarda oturup kahve içip bir de çeşitli şeylerden deneyip kafayı bulabilirsin..Marihuana, sihirli mantarlar gibi...Veya... daha hafif etki için "Space Cake" denen kekler varmış...
Odamız çok güzel değil. En azından 35 euro verince daha iyi oda bekliyorsun.. Ama hostel gayet temiz yani banyolar falan... Zaten 3 kişilik özel odada kalıyoruz.
Odamıza gelince önce biraz uyuduk. Sonra da Madame Tussauds müzesine gitmek üzere elimizde harita yola çıktık. Müze girişinde o gün için James Bond-Pierce Brosnan ve Kylie Minogue kopyaları vardı. Onlarla fotoğraf çektirdik. Veee içeri girdik. Burada hakkaten çooooooooookkkk eğlendik! Bir sürü ünlüye sarılıp dalga geçip fotoğraf çektik,kameraya aldık. Playback şarkılar söyledik. Gerçi sonra fotoğraf makinesine birşey oldu, biraz sinir olduk ama... Allahtan kendiliğinden düzeldi de gereksiz masraftan kurtulduk...











Müzeden çıktıktan sonra Anne Frank'in evine gittik. Çok ilginç bir yerdi. Adamlar 4 sene nasıl saklanmışlar bir evde...
Internet cafede maillerimize de baktıktan sonra tam otele gidip dinlenecektik ki kanal gezisini de bugün yapalım dedik ve teknenin birine bindik.. Fotoğraf makinemiz de düzelince tabi keyfimiz yerindeydi...:)
Bir saatlik kanal gezisi de bitti ve biz tekrar otele doğru yola koyulduk. Odamızda huzur içinde konserve yaprak sarmalarımızı, tatlı olarak da gofretlerimizi yedikten sonra "Eeee buraya kadar gelmişken Hollanda'da Heineken bira içelim" deyip hostelın aşağısındaki Irish Pub'a indik... Birayı 6-7 Euro beklerken 2,5 Euro bulunca çok sevindik tabi...:)



Biraz eğlenceden sonra da bitkin bir şekilde yataklarımıza yatıp uyku tulumlarımıza sarındık ve uyuduk... Yarın erken kalkıcaz...

Hiç yorum yok: